Sayfalarım

12/19/2011

Hastayım..

Bazen insanları öldüresiye dövmek istiyorum. Tekme tokat gireyim, dağılsın ağızları yüzleri böyle bütün sinirimi çıkarayım istiyorum tek seferde. 

12/04/2011

içe

sayfalarca yazı yazasım vardı tam bu satırı yazmadan önce.yazasım kaçtı. içe doğru sıçmak gibi.

11/20/2011

ne bir han ne de saraaay laralalalaralay...

bazı şeyler asla değişmeyecek. içimdeki bu his hiçbir zaman geçmeyecek. o kadar eminim ki bundan muhtemelen son nefesimi verirken bile bunu söyleyeceğim.
ne de olsa hayatımı tamamen değiştirdi değil mi? bildiğim, inandığım ne varsa hepsini allak bullak edip bıraktı. içimdeki bu sıkışıklık, daralma hissi geçmeyecek.
alışıyorum yavaş yavaş. hayatta kalmaya çalışırken bazı şeyler zaten istemsiz geri plana atılıyor. ben de bundan faydalanıyorum. hayatımı istediğim gibi yaşayabilmek için bazı şeyleri geri plana atıyorum. sonra da biraz sahte biraz gerçek mutluluğuma geri dönüyorum.
ve tabi en sonundaaa... neee bir kürk ister bu şeeen gönlüüüm....

11/10/2011

lül

Güvenmiyorum kimseye. Asla da tam olarak güvenmeyeceğim. Paranoya yapıp kendimi yiyeceğim hayatım boyunca ama umrumda olmayacak. Çünkü güvendiğim ilk anda biri gelip ağzımın ortasına yapıp bırakacak ve asla kendime gelemeyeceğim bir daha. Bir kez daha riske atamam kendimi.
Depresyona falan girmeyeceğim yok öyle birşey. Sadece tamamen kapatacağım. İstisna olmayacak. Zaten güven dediğin anlamsız birşey. İpleri karşındakinin eline bırakıyorsun bir yerden sonra tamamen. Sonra o nereye sen oraya. Arkadaşların, ailen, sevgilin.. Hepsi aynı şeyi yapıyor.
Çok melankolik, depresif vb. şeylere benziyorum şu anda farkındayım ama aslında bunları yazarken inanılmaz mutluyum. Sadece bazı şeyler hakkındaki farkındalığım artıyor.
Arkadaşlarımı da seçmeye başladım böyle böyle. Ne kadar az temkinliysem yanında bir insanın ona o kadar yakınımdır. Cümle abuk oldu sanki.
Biraz önce bir sürü kurabiye yedim. Biliyorum gece yememem gerekiyordu ama korkulu film izlerken de zavallı midemi boş bırakamazdım. Hıh!

10/26/2011

Yazıya başlık bulmak kadar zor birşey yok şu anda!

Bu aralar inanılmaz kırılganım. Sürekli birşeylere üzülüyorum. Hata yaptığıma inanıp kendimi yiyorum. Ulen herşey güzel, düzgün giderken ne bok yemeye yapıyorum bunları bilmiyorum. 
Bazen bir şarkı dinlerken içim daralıyor, panikliyorum, elimde ne varsa fırlatıp koşmak istiyorum sağa sola. Gözlerim yuvalarından çıkacakmış gibi şişiyor sanki. Saçma sapan psikolojik bir sorunun belirtilerini anlatıyorum muhtemelen ama çok da umrumda değil aslında. Kendimi yesem ne yemesem ne yani. 
Abuk subuk şeyler duyuyorum insanlardan. Ne boktan problemleri varmış anacım kendi halime üzülemiyorum. Sanki benim problemlerim daha önemsizmiş gibi bir de iyice kötü hissediyorum kendimi anlattığımda. 
Banane ulan benim de dandirik de olsa sorunlarım var. Kendinizle karşılaştırıp duracaksanız azıcık düşünün. Zamanında eşşeğin şeyi kadar problemlerimi bir kenara bırakıp sizin kıytırık dertlerinizi az dinlemedim!...
Heeeyyyt ulen atarlanırım. 
Çok dengesizim ya da değilim. Ben bilmem beyim bilir. hıh!

10/17/2011

..(- -)..


Şu ana kadar kimseye zararım olmadığına inanmışım gerçekten. Düşünür gibi, umursar gibi yapmışım ama asla umrumda olmamış.
Özellikle biri var ki çürümüş benliğinde en son ısırığı alan kurtçuk ben olmuşum ve bitirmişim onu. İstemezdim böyle olmasını. Aslında böyle olduğundan haberim bile yoktu. Evet, bitmek üzere olduğunun farkındaydım ama dışardan baktığıma inandım her zaman yaptığım gibi. Üstelik bu sefer dışardan baktığımı bile bilmesine izin vermemiştim kimsenin. 
"Beni bilen bilir..." diye girmek isterdim cümlelerime ama beni kimse bilmez. Kimsenin bilmesine de gerek yoktur. O kadar anlamsızdır yani. Kabuğun altında ne olduğunu gördüklerinde daha mutlu olmayacaksa insanlar göstermenin ne anlamı var değil mi?! 
Ne kadar konuşursam konuşayım herşeyin içimde kaldığını hissediyorum her zaman. İstediğim şeyleri istediğim şekilde söyleyemediğim için olsa gerek. Zorlasam olacak belki ama o kadar tembelim ki... istediğim şeyleri istediğim şekilde söyleyebileceğim en uygun ortamı bulsam bile yapabileceğimi sanmıyorum artık... 

korkulu

İzlediğim saçma sapan korku filmleri kombo yapıp bana saldırıyor şu anda. Nereye baksam başka bir sahne geliyor aklıma. Sağdan soldan yüzüne çirkinlik bok gibi yapışmış bir sürü yaratık çıkıyor sanki. Her izlediğim filmde dağın tepesinden yuvarlanan kartopu gibi çoğalıyor korkum ama öyle olduğu için de daha çok izlemek istiyorum filmleri. 
dandirik dandirik işler işte

Şey.. Belki..

Ne zaman ne hissedeceğimi bilmek isterdim. Yoo engellemek için ya da oluşunu hızlandırmak için değil. Amacım tamamen hazırlıklı olmak. Bazı şeyleri çok ağır bir şekilde hissediyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor.

Diğerlerinden farklı olduğumu da ima etmeye çalışmıyorum. Sadece kendim için böyle bir isteğim var. Beni bir adım öteye taşıyacak bir özellik olabilir bu diye düşünüyorum.

Belki de hissettiğim şeylerin ağırlığı biraz azalırsa daha mantıklı bir bakış açısına sahip olabilirim. IQ'su yeterince yüksek olmayan insanların sahip olduklarına inandıkları ve EQ diye adlandırdıkları şeye sahip olmak beni pek mutlu etmiyor. Hem çok uydurma birşeymiş gibi geliyor hem de empati kurabilmek, sosyal zeka falan bana çok gereksiz geliyor. Yapıyorum da noluyor. Sürekli başıma iş açılıyor.

Tabi ki yine dağıtıyorum veeeeeeeeeee...................

Depresif yazılar yazasım geliyor bu akşam birazdan toparlayabilirsem aklımı deneyeceğim yazmayı. 

10/13/2011

Bu yazının dengesi çok bozuk :p

Birşeylerin elbette eksik olacak her zaman. Doyumsuzluğun asla bitmeyecek. Sevildiğinde hep daha fazlasını isteyeceksin, biri elini mi tuttu yetmeyecek sarıl bana diyeceksin. Karnın doysa bile gözün doymadığı için sürekli aç olmak bu. 

Nereye varacağım bunları söylemekle? Aslında anlatmak istediklerimle hiiiç alakası yok yukarıda yazdıklarımın. Sadece alıştırma yapmam lazımdı.

Sevgilim var benim bir tane. Ama gerçekten bir tane benim için. Dünyada değişmem onu başkasıyla. Asla yapmam dediğim şeylerin hepsini yaptım herhalde onunla ya da onun için. Eğer birşeyler kaldıysa da onları da bir ara yaparım.

Onun mükemmel olmadığını biliyorum. Herkesin hataları var sonuçta. Benim belki binlerce var. Kabul ediyorum da onu öyle. Azıcık değişse mükemmel olmaz mı? Olur elbet ama o zaman benim sevdiğim o adam olmaz. Ne kadar şöyle yapsan daha iyi olur desem de seviyorum ben onu öyle. Hatta tapıyorum belki de.
 
O da benim saçma sapan huylarıma katlanıyor bol bol. Ben bir sürü saçma sapan şey konuşuyorum, o dinliyor. Ben sürekli açım diye mızıklıyorum (elimde pizza varken bile), o beni gerekli dozda doyuruyor. Ben şımarıklık yapıp film izlerken kucağına yatıp kaşı beni diye dönüp duruyorum, o sırtımı kaşıyor bir sürü bir sürü. Ve tabi bunlara benzer bir sürü şey var daha. (Olmasaydı olmazdı yani her güzelin bir kusuru olduğundan bunları da bana ayırmışlar işte :p)

Hee bir de çok güzel benim sevgilim. Bayağı güzel bir adam yani. Ellerini seviyorum mesela. Yüzü de çok güzel. Versay sarayındaki heykellerden birine benziyor. Geçen yaz gördüğümde ufak çapta bir şok geçirmiştim. Sonraa çok da zeki üstelik de modadan, sanattan, felsefeden, psikolojiden, bilgisayarlardan, oyunlardan vb. şeylerden falan da anlıyor (^^). Sadece mühendislik okuyup başka bir halt yapmayan adam gibi değil yani. Saçları lülük lülük böyle şeker gibi görünüyor. Sonraaa süpermen benim sevgilim. Uçuyor, süper güçlü, tayt giymiyor.(Şimdiye kadar değilse bile bu yazıdan sonra uçmaya başlarmış bence :p)

Öyle işte. Bunu da yapmamıştım daha önce. Bir daha muhtemelen yazmam bu kadar güzel şeyi bir arada. Aslında bu akşam bunları yazmamın en garip olacağı akşam sanırım. 
Haydi hayırlısı!...
Doyamadım noktaya azıcık daha basayım......................................................................................................

4/24/2011

Gri

#Rüyamdan alıntı, çalıntı vs dir.#

Yaşadığım hayal kırıklarının üstüne küçük bir şato inşa ettim, saçlarımı sarkıttım aşağıya. Birileri tırmanmaya çalışırken canımı her yaktığında silkeleyiveriyorum saçlarımı, bir bir dökülüyor hepsi.
Bir kişi vardı saçlarıma asılmak yerine duvara merdiven dayayıp çıkmaya çalışan, çıkarken saçlarımı okşayan. Bile bile, canımı yakmadığı halde merdivenini  devirdim her çıkmaya çalıştığında. O da vazgeçti sonunda saçlarımda bir başkasını gördüğünde. Haklıydı, aldatmıştım onu. Saçlarımı her okşadığında aslında bir başkasının verdiği acıyı alıyordu.
En güzel günde bıraktım onu sanki herşey çok kötüymüş gibi. Aslında değildi. Acının peşinden gitmek istedim sadece. Yıllardır yaşadığım o şeye alışmıştım. Tatlı gelmeye başlamıştı. Bırakamadım, aksine hep daha fazlasını arzuladım çılgınlar gibi. Geceleri rüyalarıma girmeye başladı. Vücuduma kazıdığım şeylerin acısını onunla bağdaştırıp daha çok zevk aldım. Nerde canı yanan birşey gördüm kendimi onun yerine koyup acısını sömürdüm. Yavaş yavaş çürüttüm kendimi.
Bembeyaz masalımdan çıkıp zifiri karanlık bir yola saptım. Zaman geçtikçe karanlık arkada kalan beyaz masalımın rengine karıştı. Herşey gri oldu ve önüme geçti. Attığım her adım artık gri  olan masalıma doğru gidiyordu. İlk başlarda, parçalanmış ve beceriksizce birleştirilmiş hayallerime tamamen uyuyordu gri masalım. Ama masal güzelleştikçe rengi açılmaya başladı.
Şimdi yine kaybolmaya başladım. Masalımda rengi açılmayan tek bir şey var..