Sayfalarım

10/19/2010

Suicide Note

Every night
You wrote another line
With a blood, broken, bottle
And every day
You wish it away
Why don't you pull the pin
On that grenade
You coddle

I wanted to believe
Bodies swinging from trees
Struggling to stand
With your head in your hands
A stoic last stand
Of a dying man

I wanted to believe
As I watched your world
Crumble in your hands
I wanted to believe
As you raised your glass
To your last stand
And I wanted to believe
You would win
The war in your head
That I did not understand
That I did not understand

Every night
The questions poured out
Of your wounded eyes
Damn dark things
Every day
You used to pray
Listen to the black raven sing
You wanted to believe
As you were falling to your knees
Struggling to stand
With your life in your hand
The sad last stand 
Of a broken man

I wanted to believe
As I watched your world
Crumble in your hands
I wanted to believe
As you raised your glass
To your last stand
And I wanted to believe
You would win
The war in your head
That I did not understand
That I did not understand

I wanted to believe
As I watch your world
Crumble in your hands
I wanted to believe
As you raised your glass
To your last stand
And I wanted to believe
You would win
The war in your head
That I did not understand
That I did not understand

And the questions pour out
And the questions pour out
I did not understand
I did not understand
I did not understand
I did not understand
The sound of you falling
I did not understand
As the trembling heart of a man
Did not understand
The sound of a trembling heart

9/20/2010

Ben aptalım..

Birinin derdi olduğunda kıçımı yırtıyorum düzelsin diye onlar benim kadar uğraşmazken; canları sıkkınken açıyorum omzumu ağlasınlar diye. İlgileniyorum, seviyorum, önemsiyorum...
Sıra bana geldi mi ama öyle olmuyor hiçbirşey. Canım sıkılıyor daralıyorum, çözüm bulamıyorum bazen kafayı yiyecek duruma kadar geliyorum ama sonunda yine yardıma ihtiyacım var diyemiyorum, yediremiyorum işte
Bu yüzden aptalım ben çok aptalım hem de...

9/11/2010

Hadi afiyet olsuuun...

Yazmamışım ne zamandır bi dürtiim dedim sizi :p
Bu aralar çok fazla şey yaptım ben hiçbiri kendim için değildi (tamam yalan söylemiyim belki birazı benim içindi) İstedim bunları yapmayı zor da gelmedi hoşuma gitti sağa sola koşturmak. Okul kapandığından beri ilk defa bu kadar boş kalmışım darlandım resmen.
İnsanlar da arayıp duruyo hadi buluşalım özledim bilmem ne diye. Bazıları beni öyle bir duruma sokuyolar ki kafayı yemek üzereyim yine o yüzden diyorum ki uzak kaliim bir süre yine ortam falan yalan ediim hepsini. dinlenmek de güzel dinlemek de ama bir kulaktan girip öbüründen çıkacaksa söylenilenler ne anlamı var ki??
Herkes kendi doğrularıyla yaşıyor bazen gelip benim doğrularımı soruyorlar ama umrunda olduğundan değil sanırsam öylesine işte laf olsun torba dolsun diye. Öyle zamanlar da sadece "ye iç seviş rahatla" diyorum başka ne için varız ki dünyada. Öyle de değil ya işte anlayana...
Bu da öyle bir yazı oldu bol bol Türkçe katlettim bol bol zıpladım hopladım..
Hadi afiyet olsun...

8/14/2010

öyle diyorum çünkü öyle

Rest your head now little girl
You’re on your way now
Open your mind up to the sky
And fly away now
You’ve got nothing to prove
You got no one to hurt you
You got no one to pull you down push you around
Make you frown and cry
You are alone now

Just lay your head and put your eyes at ease
Create your life and the world that you perceive
In the centre of this world you have your own imaginary planetary universe
Fly with me…

Sürekli yazmak istiyorum ama kafamın içi bomboş kalıyor denediğim her seferde. İşim gücüm yok her gün bilgisayarın karşına geçiyorum birşeyler yazıp rahatlayabilmek için. Zavallı ben diyeceğim ama öyle de değil.

Mutlu olmasam da farklı birşeyler var hissettiğim ne aşk ne sevgi böyle şeylerle uzaktan yakından alakası yok. Önce boynumdan ılık birşeyler akıyor kalbime doğru parmak uçlarım karıncalanıyor. Bunlar olduktan sonra gördüğüm herşey daha canlı, dokunduğum herşey daha gerçek geliyor. Bu hale sadece kafamı boşaltıp derin derin nefesler alarak gelebiliyorum. Çok başarılı olduğunu düşünüyorum bu durumun. Yaşayan bilir arkadaşım o kadar.

7/31/2010

düştüm popom acıdı

Evde oturuyorum diye huzursuzum sandım markete gittim hem dışarı çıkmış olurum hem tatlı bişeyler alırım diye. Bir güzel alışveriş yaptım ama iş bu ya eve gelirken merdivenlerden düştüm. Böyle bi gözlerim doldu önce popomu vurdum çünkü sonra azıcık güldüm ama bileğimin de acıdığını farkettim kalktım topallaya topallaya eve girdim yatağıma oturdum market torbasından topkek çıkardım yedim. Sonra acının hafiflediğini farkettim bi tane daha topkek yedim sonra çokomel de yedim şu an iyiyim sanki yine ağrırsa bi yerlerim bir sürü tatlım var idare ederim gibi :p

7/17/2010

Lolo stayla...

Ahanda kafam kocaman oldu yine. Ben boşalttım sanırken bir sürü şey kalmış kafamda. Zor oldu biraz ama doğrulabildim yattığım yerden. Nasıl yorulmuşum.
Herkese yetişmeye çalışıyorum bir şekilde ama sıkıldım artık. Herkesin gönlünü hoş tutamam ki arkadaşım.. Hem yapamam dediğim her boka ne diye zorluyorsunuz ki?
Yapabilecek olsam bir yolunu bulurdum. Beni zorlamaya devam ederseniz çok pis patlayacağım ağzınızın ortasına. Yeter uleeeeeeeeeen!!!
Hıh şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Seks çok güzel bişey bence. Herkes yapsın kardeşim. "Yok ben yapmam, ayıp!", "güvenmem gerek" falan. Ne gerek var yani. Öcü mü bu kardeşim bu kadar korkuyorsunuz. Değil ben biliyorum. Biraz pratikle çok daha iyi hale gelebilen birşey üstelik. Ha bir de şöyle bir durum var kurtlu baklanın kör alıcısı olurmuş. Yani bu işte herkesin gideri var yeterki isteyin :p
Haaa bir deee sen ne kadar önemsersen karşıdaki de o kadar bokunu çıkarır. Bunu da bil herşey senin elinde istemediğine hayır de ama istediğine de evet demeyi bil.
Sonraciimaa Bob Marley de dinleyin yaa tabi tabi güzel oluyoo hatta "One love" dinleyin bunu okurken çok alakalı değil ama ben seviyorum bu yüzden siz de dinleyin.
Bu kadardı. Bitti....

7/11/2010

Huzur yok

2 günlük sigarasızlık ve küfür etmeden gezmek bana hiç yaramadı bok gibiyim. Huzursuzluğum iyice tavan yaptı ya da ben dibe vurdum.. nasıl algılarsanız artık.
yarın sınavım var ben de ders notları yok saçma sapan bir sürü program lazım hiç biri yok üstelik internetim de patladı şimdi bir arkadaşımın barındaki wireless a yancı oldum iyice pis hissediyorum kendimi :S

6/27/2010

Eskiye Özlem???

Çocukluğumu düşünüyorum, yazları tatile gittiğimiz zamanları özellikle. Bütün gün  çıplak ayakla gezerdim.. Taş, çubuk, ot; ne bulursam oynardım. Kardeşimle fındık toplardık köye gittiğimizde. Yarış haline getirmiştik kim daha çok toplayacak diye. Dere kenarına giderdik ayaklarımı sokardım suya, çok hızlı aktığı için yüzmeye korkardım. Taş atardım derenin karşı kenarına. En uzağa atmaya çalışırdım, kollarım kopardı ama her seferinde daha ileriye gittiğini görünce taşların daha da coşardım. Yüzmeye korktuğum için babamı izlemekle yetirnirdim hep. Kardeşim daha cesurdu yüzme konusunda benden. Daha önce öğrendi zaten yüzmeyi =) Diyorum ya çok küçüktük o zamanlar.
Bir sene köye gitmek yerine Bursa'ya gitmiştik. Teyzemlerin yazlığı vardı orda. O zamanlar yeni yeni öğreniyordum yüzmeyi. Sabahın köründe kalkıp mayomu giyinip annemin başına dikilirdim denize gidelim diye. Yine o günlerden birinde annemle çıktık evden kardeşimle kuzenim de vardı yanımızda. Ben yine çıplak ayakla koşa koşa gidiyordum denize. Ayaklarımı hep camlar kesmiş o gün çok geç farketmiştim kesikleri. Hevesliyim ya yüzebildiğimi göstermem gerekiyor ordaki herkese. Öyle hızlı koşuyorum ki etrafımdaki hiçbirşeyi görmüyor gözüm -O zamanlar jet gibi koştuğumu sanıyorum-. Kumlarla aramda sadece yol kenarındaki ince şerit halindeki kaldırım taşları kalıyor. Ama ben -o kadar hızlı koşuyorum ki- kaldırım taşlarını görmeyip ayağımı vuruyorum ve uçmaya başlıyorum bir anda. Yere konduğumda her yerim kum olmuş ellerim, dizlerim, çenem herbir yanım acımış ve sızlıyor. Ağlamadım en başında bunu çok net hatırlıyorum. Annem geldi yanıma telaşlı, yaraların üstündeki kumları temizliyor. Yaşlı bir amca geldi yanımıza, doktor olduğunu söyledi ve kendi torunu da benim gibi sürekli düşüp kalktığı için yaralarını temizleyecek bir antiseptik taşıyormuş yanında. Sprey gibi birşeydi. Biraz yakar dayanabilir misin dedi. Ben başımı salladım sadece, tedirgin olmuştum. Haklıymışım da spreyi sıktı ve her yanım deli gibi yanmaya başladı. İşte o zaman ağlamaya başladım annemin ellerinden kaçıp denize koşmuşum yine. Denize girersem geçirir acısını sanmışım, haliyle yanılmışım. Girdiğim gibi geri çıkmışım denizden ağlaya ağlaya.
Yine de çok güzeldi o günüm denize istediğim gibi girememiştim ama bütün gün istediğim kadar dondurma yemiş, çevredeki bütün parklarda oyun oynamıştım.
Keşke diyorum bazen eskisi gibi, düştüğümde yine yaralarıma mikropları öldürebilecek ilacı süren birileri olsa ve sonra bütün gün elimde dondurma çevredeki parkları gezebilsem.. 

6/23/2010

NE kötü..?

Herşey yenilensin dediler bugün hayatında, yeniden başla kop git geçmişinden..
Bi söyler misiniz bana nereye gidiyorum geçmişimden kopup?
Hadi koptum diyelim bir şekilde ama beni ben yapan şeylere ihanet etmiş sayılmaz mıyım o zaman?
Ya da kim garanti edebilir bana ilerde daha güzel şeyler yaşayacağımı?
Bunların cevapları elimde olmazsa kopmayı deneyemem bile galiba

6/16/2010

Dibidipdibipbiiiiip...

Bugün minicik bi elbise giyindim çıktım evden. Güzel hissetmek için giyinmedim sadece ferah olsun havadar olsun dedim.
Yauvv evden bi çıktım insanlar dik dik bakıyo dedim acaba elbisenin eteği donuma sıkıştı da dötü açıkta mı bıraktım. Kontrol ettim o da değil. Sabah mahmurluğundan dicem ama jetonum köşeli galiba geç düştü. Adamlarım meğersem dibi düşmüş, hatunlar da ne kaşar kız diye pis pis bakışlar atar dururmuş.
Sinirlenmedim hiç, zaten oldum olası hoşlanmışımdır insanların beni beğenmesinden ama bu başka, beğenilmek gibi bir kaygım onun için özel bir çabam yoktu. Selülitlerim falan da pis pis görünüyodur o ara.
Saldım çayıra mevlam kayıra gezdim durdum öyle. Eve geldim sonra. Kimse yoktu. Ohh dedim kendi kendime insansız yer ne güzelmiş meğersem, farketmemişim ama nasıl daralmışım bütün gün..
Allaam ne güzel evim var benim miss gibii yumuklu yumuklu yastıklarımın arasına attım kendimi gel keyfim gel =)

Ve güneş doğar...

Aldım elime kahvemi çektim koltuğumu balkona bahçemi izledim bütün gece.. Yavaş yavaş sabah oldu, kuşlar cıvıl cıvıl hepsinin yavruları bağrışıyor. 2 sene önce elime doğan bahçe kedimin yavruları olmuş, takmış peşine geziyor öylesine. Nasıl da güzel kokuyor toprak. Ağaçlar daha bir güzel görünüyor. Küçücük kiraz ağacı 3-4 gün önce çıkan fırtınanın izlerini taşıyor hala. Çileklerim de olmuş. Gidip toplarım belki bugün ama biraz daha izlemem gerek. Güneş tamamiyle doğana kadar oturmam gerek.
İstiyorum ki bu güzel görüntü, bu güzel saatler hiç geçmesin. Ben elimde kahvemle küçük bahçemi seyredeyim. Kimse gelip kirletmesin.

6/11/2010

Sevgili Blogum;

Y*rrak gibi birgün geçirdim bugün. İşe gittim inanılmaz bir moral bozukluğuyla. İstedim ki işimin arasında kitap okuyayım kendimi dinleyeyim ama bir türlü izin vermediler. Sinir krizi geçirttiler üstüne. Neden yaptılar çünkü onların benim derdimi anlayacak durumları yoktu biri evli mutlu evinin borcunu ödeyip, çocuk yapıp daha da mutlu olmayı düşünüyor; diğeri zaten içip sıçmaktan başka birşey düşünmediğinden anlayacak hali kalmamış. Güldüler bana. Neyse işten çıktım, eve doğru yürümeye başladım sonra farkettim ki anahtarımı yanıma almamışım. Göt gibi kaldım yolun ortasında. Su'yla Başak'ın yanına gideyim dedim. O arada annemi ararım eve erken gelir ben de miss gibi evime yollanırım diyordum. Kendi halimde takılasım var ya ondan.Ama kızların yanına gittiğimde farkettim ki ikisi de hazırlanıyor dışarı çıkacaklar. Sen de gel dediler -sinirim de bozuk ya- mızıttım yine "ben balkondan atlicam evime" dedim çıktım ordan annemi arayıp haber vereyim dedim kadın yollarda acele edip perişan olmasın diye annem kızım istersen dene ama ben kapıları kitlemiştim dedi. Yine göt gibi kaldım. Su'yu aradım tekrar kendi kendime sövdüm bi ton o da dinledi zavallım. Gel gel dedi yanıma. Ben de e hadi geliim tek başıma yağmurun altında öksüz gibi oturacağıma takım elbisem, topuz yapılmış saçlarım üstüne gözlüğümle sekreter tribiyle gezineyim kendime geleyim dedim. Zira öyle de oldu. Sonra oturduğumuz yerden dışarı bakarken eski sevgilimi gördüm. Çemkirdim camdan duymadı, aradım ben de yolundan döndürdüm gelip bizimle oturdu. O da keyif verdi bana pek hoştu. Sonra Datlım Su'yla börgırkinge gittik ikişer hamburger hüplettik ben üstüne top kek de yedim daha süper oldum. Annişim aradı ben evdeyim kızım yağmur dinince koş gel diye yağmur dinmeden koşup çıktım. Canımın içi annemle oturup aşk-ı memnu izledim. behlülü gördüm ne taş dedim. 3 gün önce çalışırken gördüğümde de aynı şeyi söylemiştim. O ne vücut öyle lan amaniin eski basketbolcu olmanın verdiği bi havası var benim gözümde, izlerdim eskiden ben onu :p
Neyse işte sonra bilgisayarın başına geçtim sakin sakin müziklerimi açtım. Kokocamboyu aldım yanıma sarıldım, öptüm bi ton .. Bir süre çok azcık romantik, biraz melankolik, deli gibi nemfoman ve bayaaa seksi takılmayı planlıyorum haberiniz ola..

4/17/2010

aman be yavv

Keyifliyim bu aralar...
Eski defterleri kurcalamaya başladım yine.. Bir sürü şey olmuş ve ben hep sövmüşüm olanlara, yaşadıklarıma ve hatta bazen yaşayacaklarıma... O zaman çok iyi gelmiş bana herhalde sövmek ki sürekli yapmışım bunu..

Şimdi bakıyorum kendime; evet, yine kötü şeyler yaşamışım bir sürü ama beni bugünkü halime getiren şeyler hep yaşadıklarım olmuş.. Şu anki halinde ne var yine bok gibisin diyeceksiniz belki ama öyle değilim işte.

Büyüdüm ben, şu an insanların bazen hayranlıkla bazen şaşkınlıkla bazen de dehşete düşerek baktığı insan haline geldim. Üstelik bildiklerimden ve gördüklerimden yaptığım çıkarımlarla büyümeye devam ediyorum.. Sürekli birşeyler katıyorum kendime, yenileniyorum..


Ah ben yaa! Beni bilen bilir Süperim ben yeeaavv =)

4/06/2010

Aslında ben yokum...

Bir kaç haftadır bok gibiyim. Sürekli içimde tutuyorum birşeyleri sanırım o yüzden vücudum da tepki vermeye başladı. Konuşup rahatlasam belki düzeleceğim biraz da olsa.
Anlatacak çok fazla birşeyim yok aslında. 1-2 tane şey var onları da hiçkimseye anlatmamam gerekiyor çünkü...Çünküsünü bilmiyorum ben de öyle işte...
Zor geçiyor günlerim çünkü boş geçiyor. Bütün gün oturup film izliyorum, müzik dinliyorum. İnsanların zoruyla dışarı çıkıyorum haliyle eğleniyormuş gibi yapsam da eğlenmiyorum aslında.
Sanırım bunalıma girdim ben... (:s) Sevmiyorum bunalımları, sürekli somurtmak istiyorum çünkü. İnsanların yüzüne gülüyorum ama içimden yine somurtuyorum.
üff yazmaktan sıkıldım zati toplayamadım yine düşüncelerimi..
bir ara uğrarım yine..

3/22/2010

ordan.. burdan..

Hatırlayacağım artık herşeyi... Unutmayacağım insanları, yapacağım şeyleri ve verdiğim sözleri...
Yavaş yavaş olacak bunların hepsi ama düzeldim ya sonunda gerisi teferruat artık benim için..

Mutlu olmam gerekiyor böyle bir durumda; deniyorum, olmuyor. Mutluluk bir yana sağlığıma tekrar kavuşmanın verdiği inanılmaz bir huzur var içimde. Çok ilginç bir şekilde bu bana yetiyor, istemiyorum daha fazlasını. Şimdilik...
---------------------------------------------------------
Bugün bir cümle okudum bir yerde:

"Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın."

Ben çok kere hissettim böyle. Keşke bir kez daha hissedebilsem diyorum bazen.
Biri vardı hayatımda bana böyle hissettiren ama aşk olmadığına eminim diyordum. Zaten olmasını istemiyordum. Çok can yakardı öylesi çünkü..
Şimdi düşünüyorum da gerçekten aşk değil bendeki başka türlü birşey bu.. Tatlı böyle öptüğüm zaman ağzımda en sevdiğim şeker var gibi. Üşüyor diye buz kesmiş ellerini tişörtünün içine sokup onu ısıtmak ve bunu yaparken azıcık bile üşümemek gibi...
Anne şevkatiyle ilgilenip, sevgili gibi dokunmak, 40 yıllık karı-kocalar gibi biribirini tanımak gibi inanılmaz birşey..

Benim masalım...

Bir varmış bir yokmuş, camdan yapılma bir ülkede küçük camdan bir kız yaşarmış.
Camdan kedisiyle oynarmış küçük kız hergün camdan ormanda.
Bir gün yine kedisiyle oynarken çok garip birşey görmüş küçük kız ağacın altında.
Bilmediği bu şeyden korkmuş ama yavaş yavaş yaklaşmış yine de..
Yaklaştıkça ağacın dibindeki şeyin onun gibi küçük bir çocuk olduğunu ve uyuduğunu görmüş.
Fakat bu çocuk camdan değilmiş ve küçük kız çocuğun neyden yapıldığını bilmiyormuş.
Küçük çocuk, kız ona yaklaşırken gözlerini açmış bir anda.
İkisi de irkilmişler; çocuk ağacın arkasına saklanmış ve kıza ordan bakmaya başlamış.
Küçük kız çok merak ettiği için yaklaşmaya devam etmiş.
Bundan cesaret alan küçük çocuk da ağacın arkasından çıkıp kıza yaklaşmaya başlamış.
Birbirlerine dokunabilecek kadar yaklaştıklarında durmuşlar.
Küçük çocuk, kızın güzelliğine hayran kalmış; küçük kız da çocuğun güzelliğine...
Çocuk, kıza dokunmak için elini uzatmış.
Küçük kız korkup kaçmak isterken camdan bir ağacın köküne takılıp yere düşmüş.
Camdan kız düşmenin şiddetiyle parçalara ayrılmış.
Küçük çocuk ne olduğunu anlamamış.
Çok da umursamamış zaten...
Küçük kızın kırık parçalarına basarak uzaklaşmış plastik ülkesine doğru...

1/28/2010

Kimin Umrunda

Mutlu değilim. Asla yapmam dediğim şeyleri yaptım belki mutlu olurum diye aksine mutsuz oldum daha fena. Herkes benim gibi belki herkes mutsuz herkes sorunlu... Ben mutluyum diyebilen biri var mı?
Düşünüyorum mutlu olmak için neler yaptığımı ve kızıyorum kendime.

Başkalarına sarıldım hayata tutunmak için, mutlu olmak için... Sonra bir baktım ki kendimi kaybetmişim unutmuşum nasıl biri olduğumu, yaşadıklarımı...

Sanki hiç yaşanmamış gibi davranmak istedim. Herşeye yeni baştan başlayayım dedim. Küçük bir çocuk gibi saf olmak istedim. Küçüklüğümü düşündüm o zamanlar nasıl diye hatırlayabildiğim şeyler küçük, saf bir çocuğun anıları da değildi. Belki biraz daha kurcalarsam bulurum dedim en kötüleri geldi gözümün önüne...

Anladım ki ben hiç saf olmamışım, ne zaman ki kendimi bilmişim o zaman kaybetmişim saflığımı...

Tek başıma yapmadım bunu kendime. Biliyorum ki tek suçlu ben değilim. İsim vermek saçma ama yine de kızgınım herkese bana bunları yaptıkları için. Böyle büyümek istemedim ben büyüyemedim de zaten bi yanım hep küçük bir çocuk gibi kaldı. Öyle zamanlarda gösterdim ki o çocuğu insanlar aptal olduğuma inandı.
Önceleri umursamazdım kimin umrunda derdim. Sonra farkettim ki BENİM umrumda!!! Bana yapılanlar, başıma gelenler... Tek suçlu ben değilim.. Evet benim de payım var belki yaşananlarda ama siz de suçlusunuz... Hepiniz!

Ben...

Kocaman bir evrende küçücük bir hücre olarak başladım hayatıma. Başka canlıların parçalarıyla beslenerek büyümeye başladım. Her bir parçada biraz daha geliştim büyüdüm. Ben büyüdükçe daha önce parçalarıyla doyabildiğim canlılar küçük gelmeye başladı. Daha büyüklerini aradım. Bulduklarımdan parçalar kopardım kendime kattım.
Suda gezerken bir anda karaya çıktım daha da vahşileşti sonra herşey. Bu sefer sadece başka canlılarla değil onların iskeletleriyle de kendime birşeyler katmayı öğrendim. Gözlerim başka görür oldu herşeyi, bir şeye dokunduğumda hissettiklerim değişti. Daha yırtıcı, daha saldırgan oldum.
Hala gelişmekte olan tuhaf bir canlı oldum bende. Tıpkı bir zamanlar benimde yaptığım ve hala yapmakta olduğum gibi benden de artık birşeyler koparıyorlar.
Onlar gelişiyor, ben gelişiyorum ve evren hala genişliyor.

Çocuk

Upuzun bir yol vardı önünde; karanlık, dar, ıssız. Korkuyordu o yola girmeye küçük çocuk iki adım ilerisini bile göremiyordu çünkü. Geriye baktı; aydınlıktı. Arkasına dönüp koşmak istedi ama sanki görünmez bir duvar vardı aydınlık yolla arasında. İlerlemek zorundaydı. Düşündü, "daha önce hep bir şekilde ilerlemiştim şimdi de yapabilirim" dedi kendi kendine.
Korkudan bacakları titriyordu. Derin bir nefes alıp ilk adımını attı karanlığa doğru. Ve düştü...

Passion..

Passion. It lies in all of us. Sleeping...waiting...and though unwanted...unbidden...it will stir...open it's jaws, and howl.
It speaks to us...guides us. Passion rules us all. And we obey. What other choice do we have?
Passion is the source of our finest moments. the joy of love...the clarity of hatred...and the ecstasy of grief.
It hurts sometimes more than we can bear. If we could live without passion, maybe we'd know some kind of peace. But we would be hollow. Empty rooms, shuttered and dank.
Without passion, we'd truly be dead..